GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE; HALK OZANLIĞI VE "HALKIN
OZANLIĞI"
Geçmişten günümüze, halk şiiri geleneğine ve bu geleneği
sürdüren halk ozanlarına bakacak olursak, çoğunluğu düzenden yana, yani
güçlüden olmuşlardır. Adları halk ozanı olmuş ama kendileri hiçbir zaman halkın
ozanı olmamışlardır. Halk ozanını tarif ederken, şöyle denir: halkının,
üzüntüsünü, derdini, sevincini, ezilmişliğini, bizzat içinde yaşayarak dile
getiren, onun öncüsü, sözcüsü olandır. Halk ozanı, kendini, her yönü ile
geliştirip, halkının en az bir adım ilerisinde hissetmelidir. Bunu başarabilmek
için bol bol okumalıdır. Okuduğu konuları, kendi hayat felsefesi ile iyi bir
sentez yapabilen ozan, halkına en faydalı olabilendir.
Halk ozanı, içinde bulunduğu halkın, toplumsal olaylarına
duyarsız kalıyorsa, kendi görevini kavrayamamış ya da o bilinci almamış
demektir. Bu tip, sesi güzel, yada iyi saz çalabilen, içinde bulunduğu halkı
görmezden gelerek şiir yazan her insana halk ozanı diyemeyiz. Bu sözcüğü, yani,
halk ozanı ve halkın ozanı kelimesini ayırt ederek kullanmalıyız.
Bu tanımda yola çıkarsak, ancak bu tanıma uyan ozan sayısı
iki elin parmağını geçmez. Osmanlının zulmüne boyun eğmeyen Pir Sultan, Bolu
beyine kan kusturan Köroğlu, Bin boğa dağlarından kaltak Osmanlının düzenine ve
uşaklarına aman vermeyen Dadaloğlu'na, bu anlamda dil uzatabilir miyiz? Ya da,
bir Karacaoğlan'ı, Dertli'yi, Sümmani'yi veya Ruhsati'yi aynı kefeye koyabilir
miyiz? Koyamayız! Bir Karacaoğlan aşk ve sevdanın ozanı iken, Dadaloğlu, halkı
için canı pahasına zorbalara karşı sazı ile sözü ile yeri geldiğinde fiilen
kavganın ve barışın ozanı olmuştur. Pir Sultan yine öyle, Osmanlıya karşı
söylediği sözlerden geri adım atsa affedilecek, ama geri adıma atma dursun,
darağacında bile, o köhne ve baskıcı, bir o kadarda barbara olanı düzeni yerden
yere vurmuş ve öyle idam edilmiştir.
Cumhuriyet dönemine geldiğimiz de, Osmanlı da olduğu gibi,
bu dönemde de devlet kendine göre ozanları seçip almıştır. Hiçbir ozana
yapılmayan kıyak bu dönem içinde, Aşık Veysel, Ali İzzet Özkan, Cevlani, Emiri,
Müdami ve Talibi gibi ozanlarımıza yapılmıştır. Bunların içinde de en şanslısı
ve korunup kollananı Aşık Veysel olmuştur. Bu günde devlet aynı politikasını
sürdürmektedir. Kendine halk ozanıyım diyeni devlet memurluğuna alarak kendi
sözcüsü haline getirmiştir. Bunların halkın ozanı oldukları da tartışılır. Ama
devlet bu politikasında da dün olduğu gibi başarılı olmuştur. Çünkü halk
ozanını halktan koparıp, ait olduğu yerle bağını kesip kendi sözcüsü durumuna
getirmiştir. İşte bu noktada da gerçek halkın ozanı ile sahteleri gün yüzüne
çıkmıştır. Yani kendini halkın ozanı olarak koruyanlarla da, devletin
politikalarına karşı çıkıp başkaldırmışlardır. Bu akımın öncülüğünü, Aşık
İhsani üstlenmiştir. Daha sonra, Mahsuni Şerif, Nesimi Çimen, Mihneti, Emekçi,
Şah Turna, Tuncelili Zamani, Vicdani, Meçhuli, Nurşani gibi ozanlarımız bu
akıma katılmıştır. Ve 1960 ile 1980 arasında büyük ses getirmişlerdir. Devletin
ozanları sağcılaştırma, susturma politikası olan Konya Aşıklar Bayramı'na
karşılık, Aşık İhsani öncülüğünde kurulan Dev-Oz (Devrimci Halk Ozanlar
Derneği) da birleştiler. Böylece, Konya Aşıklar Bayramı'na katılan Alevi ve
demokrat geçinen ozanların önünü de kesmiş oldular.
Bu dernek çatısı altında büyük bir sorumluluğu da üstlenmiş oldular. Bu sorumluluk, halkı bu bozuk düzene ve bu düzenin zor aygıtı devlete, bu devletin faşizan baskılarına karşı bilinçlendirmeyi, bunun yanında haklarını aramayı, sazları, sözleri ile örgütlemeye çalıştılar. Bu görevi yerine getirirken devletin baskısı ile de karşılaştılar. Tutuklandılar, hücrelerde yattılar, ama yılmadılar. Yeri geldi 6. Filo'ya, İzmir'de Mahir Çayanlar'la taş atıp karşı koydular. Yeri geldi, Kızıldere vahşetine, 6 Mayıs 1972 Denizler'in idamlarına başkaldırıp ağıt yaktılar. Onunla da yetinmeyip fiili mücadeleye katıldılar. Yeri de geldi halkı eğitici, toplumu uyarıcı görevler üstlendiler. Statlarda on binleri, yüz binleri coşturmayı, harekete geçirmeyi başardılar. Çünkü onlar halkın ozanı idiler. Onlar susamazdılar, baskıya boyun eğemezlerdi, canları pahasına da olsa. Onlar Pir sulatanın torunuydular. Haksızlığın karşısında eğilemezlerdi. Eğilmediler de. Şimdi ekranlarda boy gösteren, kendine halk ozanıyım diyenler, o gün bu insanları, anarşistlikle, terör üslükle suçladılar, çünkü kendilerini besleyen devletin borazanlığını yaptılar.
Bu dernek çatısı altında büyük bir sorumluluğu da üstlenmiş oldular. Bu sorumluluk, halkı bu bozuk düzene ve bu düzenin zor aygıtı devlete, bu devletin faşizan baskılarına karşı bilinçlendirmeyi, bunun yanında haklarını aramayı, sazları, sözleri ile örgütlemeye çalıştılar. Bu görevi yerine getirirken devletin baskısı ile de karşılaştılar. Tutuklandılar, hücrelerde yattılar, ama yılmadılar. Yeri geldi 6. Filo'ya, İzmir'de Mahir Çayanlar'la taş atıp karşı koydular. Yeri geldi, Kızıldere vahşetine, 6 Mayıs 1972 Denizler'in idamlarına başkaldırıp ağıt yaktılar. Onunla da yetinmeyip fiili mücadeleye katıldılar. Yeri de geldi halkı eğitici, toplumu uyarıcı görevler üstlendiler. Statlarda on binleri, yüz binleri coşturmayı, harekete geçirmeyi başardılar. Çünkü onlar halkın ozanı idiler. Onlar susamazdılar, baskıya boyun eğemezlerdi, canları pahasına da olsa. Onlar Pir sulatanın torunuydular. Haksızlığın karşısında eğilemezlerdi. Eğilmediler de. Şimdi ekranlarda boy gösteren, kendine halk ozanıyım diyenler, o gün bu insanları, anarşistlikle, terör üslükle suçladılar, çünkü kendilerini besleyen devletin borazanlığını yaptılar.
16 Mayıs 2002 e yitirdiğimiz büyük üstat, Cumhuriyet dönemi
başkaldırı şiirinin tanınmış ismi Mahsuni Şerif gerçek ozanı şöyle tanımlıyor:
1- Halk ozanı durup dururken korkmaz ve vicdanında taviz vermez.
2- Halk ozanının canını çekinmeden vereceği tek kapı halk olmalıdır. Çünkü unvanın da (halk ozanı) görevini üstlendiği görülmektedir.
1- Halk ozanı durup dururken korkmaz ve vicdanında taviz vermez.
2- Halk ozanının canını çekinmeden vereceği tek kapı halk olmalıdır. Çünkü unvanın da (halk ozanı) görevini üstlendiği görülmektedir.
3- Halk ozanı hem devletçi hem halkçı olamaz. Çünkü kendine
halk ozanıyım diyenler 1500 yıldır halkına baskı yapan, zulüm yapan devletin
karşısına çıktıkları için büyük olmuşlardır. Der.
Tabi ki bu tanıma katılmamak elde değil. Pir Sultan''n büyük
oluşu, günümüzde bile hale ışık tutması bu tanımla örtüş mü yor mu?
O zaman, burada şu soruyu sormak doğru olmaz mı? Osmanlı'dan
bu güne kadar halk ozanıyım diyenlerden kaç tanesi bu tanımlara uyuyor? Bunun
cevabını da onları kendi içinden çıkartan halka bırakalım. Ama halk kendi
yanında olanla, düzene uşaklık edip halkı tanımayanı iyi seçmelidir. Yani,
sesine ve sazına değil, onun kendi, yani halkı için ne söylüyor, ne yapıyor,
ona göre karar vermelidir. Yoksa bu gidişle, eline saz alan ve kendine halk
ozanıyım deyip devlet kapısından beslenip, halkına sırtını dönerek devletin
sözcülüğünü yapan neyi düğü belirsiz insanlar çıkmaya devam edecektir.
Derken, 12 Eylül faşizmi topun an, tankın an emekçilerin
üzerinden geçerken, kendine, devrimciyim, demokratım, işçiden ve emekçiden
yanayım diyeni de zindanlara doldurup, işkenceden geçirdi. Bu zulümden, gerçek
halkın ozanları da payına düşeni fazlasıyla aldı. Bazıları da, Türkiye'nin
dışına çıkmak zorunda kaldılar. Türkiye de kalanlarda faşizmin işkence
tezgâhlarından geçtiler. Bu ağır işkencelerde bile direnmesini, işçi sınıfından
yana olmasını bildiler. Halkın ozanı olduklarını kanıtladılar. Faşist cuntada
anladı ki halk yenilmez, halkın ozanı ise hiç yenilmez ve susturulamaz. Pir
Sultan'lam yenilmedi ki torunları yenilsin, zorbanın karşısında pes etsin.
Halkın ozanı, gücünü halktan ve işçi sınıfından aldığı sürece dimdik ayakta
kalmasını başarır. Asılsalar, yüzülseler, işkencede öldürülseler, ya da
Sivas'larda yakılsalar, onlar unutulmazlar. Pir Sultan vermiş olduğu mücadele
ile 500 yıldır bize ışık tutup aramızda yaşamayı hak etmişse, faşizmin
karşısında eğilmeyen, devletin değil de halkın sözcüsü ve gözcüsü olan, işçi
sınıfından yana tavrını koyan gerçek halkın ozanları da unutulmayıp, asırlar
boyu yaşayacaklar.
Gerici yobazlar, geçmişte olduğu gibi günümüzde de
ozanlarımızdan bir hayli kortular. Geçmişten gelen kinlerini, önce taşlayıp
sonra asarak katlettikleri Pir Sultan'ı anma şenliklerin de ozanlarımız ile
aydınlarımızı, Sivas Madımak Oteli'nde diri diri yakarak kusmuş oldular. Ve
dünyada eşine benzerine rastlanmayan bir insanlık dramı yaşattılar. Yine burada
da, elinde sazı ile halkın ozanıyım diye ekranlarda boy gösterip birilerine yağ
çekenler, devletçi tavrını sürdürüp, susmayı, yani, bir kelime bile
söylememeyi, devleti ve bu vahşete seyirci olan kolluk güçlerini eleştirmeden,
yapılanın vahşet olduğunu söylemekten bile kaçıp, ipe sapa gelmez şeylerin
arkasına sığındılar. Osmanlı'nın soyundan geldiklerini yaptıkları ile ortaya
koymuş oldular. Çünkü bunların hale Pir Sultan'a ve onu sevenlere, onun izinden
giden tüm insanlara kinleri bitmemişti. Bitmeyecekti de.
Fakat kendine halk ozanıyım diyen ve bazı televizyon
ekranlarında boy gösteren, ahkâm kesen ve devlet tarafından beslenenler,
dünyanın ilgilendiği bu vahşete göz yumup görmezden geldiler. Eğer görselerdi,
bir çift sözleri olsaydı devlet tarafından ödenen nemaları kesilecekti. Halkın
ozanları devletten bir şey beklemedikleri için, geçmişte olduğu gibi burada da
seslerini yükseltip yiğitliklerini göstermişlerdir.
Devlet kapısından beslenip öten / her sazı çalana ozan mı derim
/ Halka sırtın dönüp görmezden gelen / Devletçi olana ozan mı derim / Halktan
yana çalıp çığırmıyorsa / Halkın dertlerini duyurmuyorsa / İşçi sınıfını
kayırmıyorsa / Böyle bir yılana ozan mı derim / Ozan olan halkı için seslenir /
Halktan ilham alır ondan beslenir / Halka sözcü olur onu üstlenir / Her sözü
yalana ozan mı derim / Kul Sefili ozan olan hür olur / Düzen karşısında sesi
gür olur / Grevlerde işçi ile bir olur / Uzakta kalana ozan mı derim.
SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA
Anadolu'yu kucaklayan ozan Mahsuni Şerif / İhsan Aktaş
Halk Şiirinde Başkaldırı / Rıza Zelyut
Aşık Veysel, Yaşamı, Sanatı, Şiirleri / Battal Pehlivan
Halk şiirinde gerçekçilik / Rıza Zelyut
KUL SEFİLİ (Ali Turalı)
KUL SEFİLİ (Ali Turalı)
Zalim, bu ozanın düşer peşine
YanıtlaSilElin atar ekmeğine işine
Her vurdukça dertli sazın döşüne
Hangisini sana sayam oy le can
Kul Sefili boynu bükük duramam
Yaşamla kavgam var sıra aramam
Ben maddeyim mezar taşı olamam
Ben kendime nasıl kıyam oy le can.
Komünist Ozan