24 Ekim 2019 Perşembe

Antoloji


BU YOLU BİZE AÇANLAR
Bu kitabı hazırlamaya karar verdiğimizde, ozan dostlarımıza yaptığımız davette şöyle demiştik. Tarihe not düşmek ve bu günden yarına, dizelerimiz ile Emperyalizme başkaldırışımızın tanıklığını bırakmak için buluşuyoruz. Bizler kendi dertlerini değil, içinden yetiştiği halkın dertlerini, sorunlarını haykırıyoruz. Geçmişte ki kimi ozanlar gibi güle bülbüle şiir yazıp ağıt yakmıyoruz. Bizler, Emperyalizme ve onun uşağı faşizme karşı susmuyoruz, ona karşı haykırıyoruz. Kendimizi avutmuyoruz, güçlülerden yana methiyeler dizmiyoruz.
Sesini bizim sesimize katmak isteyen, Bende emperyalizme karşıyım diyen ozan dostları bu buluşmaya davet ediyoruz ve sesimizi çoğaltalım, sesimizi yükseltelim diye çağrıda bulunmuştuk. Kitap da eserleri olan ozan dostlar sesimize ses verdiler. Ozanlığın gül ile bülbül ile olmayacağını sözde ozanım diyenlere de anlatmış oldular.
Emperyalizme başkaldırmak, kendine insanım diyen her bireyin yapması gereken bir olgudur.Bizde özerimize düşen bu olguya ses olmak için bu esere imza attık. Başkaldırı sanat ile yapıldığı gibi örgütlülük için de eylemede dönüştürülebilir. Kısacası Emperyalizme başkaldırmak bir insanlık görevidir. Çünkü emperyalizm insanlığa zararlıdır. Bizden önceki ustalarımız bu başkaldırıyı şiirle, sazla yaptığı
gibi eyleme dönüştürmeyi bilmişlerdir. Bunların başında da Pirsultan Abdal vardır.


16.yy da, Pirsultan Abdal Osmanlının feodal yapısına sazı ve sözü ile başkaldırdığı gibi bunu eyleme dönüştürüp Halkı uyarmayı da bilmiştir. Bunun sonucunda da Osmanlının kan emici paşaları bu başkaldırıyı bastırmak için Pirsultan Abdal’ı önce Sivas’ın meydanında taşlatırlar sonrada astırmışlardır.

Komünist ozan

Emperyalizme başkaldırı Antolojisi


BU KİTAP BİR KOLEKTİF ÇALIŞMADIR.
DEVRIMCİ ŞİİR

Eskiden var mıydı, başka yerlerde hâlâ var mıdır, bilmem ama, Basel’deki bir toplantıda Yusuf Ter’in elime tutuşturduğu duyuru, insani duyarlılıkların “hoş bir sada” olduğu bugünlerde doğrusu şaşırttı beni. Avrupa’da yaşayan bazı Türkiyeli ozanların bir çağrısıydı bu metin. Onlar, “tarihe not düşmek,” “emperyalizme karşı başkaldırışın tanıklığını” gelecek kuşaklara emanet etmek, içinden geldikleri halkın “dertlerini, sorunlarını haykırmak” için, “emperyalizme ve onun uşağı faşizme karşı susmayan, “güçlülerden yana methiyeler dizmeyen,” “güle, bülbüle ağıt yakmayan”ların eserlerinden oluşacak “şiir seçkisi”ne katkıda bulunmaya davet ediyorlardı duyarlı şair dostlarını. ilginç ve bir o kadar da hazin bir not da vardı davet metninde. Kitabı, toplanacak katkı paylarıyla kendileri bastıracaklardı ve “şiir kitaplarınıdağıtımcılar dağıtmadığı için” kitabın satışını da katkıda bulunan şairler üstleneceklerdi.

İşte elinizdeki kitap bu çağrının bir ürünü; ‘katkı parası”yla oluşturulmuş ve “dağıtımcılar dağıtmadığı için” şairlerin kendilerince okura ulaştırılan bir Seçki...


Böyle bir çağrıya, ifade edilen duyarlılıklara, “nankör ve vefasız dünya”da bu türden bir çabaya şaşırmıştım ve buna yeterli yanıt gelmeyeceğini düşünmüştüm. Hele kitabın basılıp okura ulaşacağından hiç umudum yoktu.

Sonunda, şairler başardılar...

Hayata ezilenlerin safında müdahale etmek, kavgaya katılmak “devrimci sanat”ın ilk şartı ve şimdi elinizde, “devrimci sanat”ın çok güzel bir örneği var.

Devrimci sanat, elbette, çok yönlüdür, pek çok anlama ve işleve sahiptir. Her şeyden önce, devrimci şiirin hammaddesi dil ile başlamak gerekir bu konudaki bir çözümlemeye. Richard Rorty, şöyle diyor dile ilişkin: “Dil, bağımsız bir nesneyi ifade eden bir ayna işlevi görmez ve ancak, amacımıza ulaşmanın bir aracı olarak görülürse daha iyi anlaşılabilir. Dil, bulmaktan ziyade, yapar.”[1] Ne var ki, elbette, “sözcüklerin çaresiz kaldığı” durumlar da vardır hayatta. İşte o anlarda, “sözün sanatı” şiir girer devreye ve

kelimelerin anlatamadığını “sözün müziği” ile şair anlatır. Bireyin ve toplumun, kendi başına, kolayca çözemediği, tanımlayamadığı, ifade edemediği ve çözümünü hemen bulamadığı “insanlık durumu”nu, çoğu kez, sanat anlatır. Bazen bilim bile çaresiz ya da yetersiz kalır bu bakımdan ve insanlığın imdadına sanat yetişir. “İnsanlık durumu”nun anlatılabilmesinin temel aracı da dil olduğundan, edebiyatın ve dolayısıyla şiirin özel bir konumu vardır bu konuda.

Hayatın gerçeklerinin gizlendiği, görüntünün ardındaki özün (gerçeğin), hakimiyetlerini, ayrıcalıklarını sonsuza dek korumak isteyen egemenlerce saklandığı sınıflı toplumlarda, sanatın temel işlevlerinden biri, gerçeğin estetik bir çerçeve içinde, açığa çıkarılması, yığınlara ulaştırılmasıdır. Bu, tek başına, sanatın devrimci işlevinin göstergesidir, kanıtıdır.


1 yorum:

  1. Elinizdeki kitap çok kıymetli; “başkalarının yarasını, başka yüreklerin acısını” kendilerinde duyumsayan güzel yüreklerce yazıldı...

    Ne mutlu onlara...Ne mutlu biz okurlara...


    Haluk Gerger
    Ankara, 28 Şubat, 2008.

    YanıtlaSil

AŞIK İHSANİ VE DOSTLARI

  ÂŞIK İHSANİ YOLUNDAKİ KUL SEFİLİ   Bazen sarı gazel düşer toprağa, hazan değer gönüllere, gam çekmemek ne mümkün, bazen de Nevbahar da...